İskele nedir ? Öncelikle iskelenin tanımı ile başlayalım ;Yapı elemanları inşa edilirken işçilerin boyunun yetişemeyeceği kısımlara gelindiğinde işçilerin güvenle çalışabilmesi için ve kalıp altlarında da taşıyıcı sistem olarak oluşturulabilen platformlara iskele denir.
1871 de Hurst ‘Yapı iskelesi inşasının emanet edildiği ustalar, okullarda öğretile gelen mekanik prensiplerden tamamıyla habersiz ( cahil ) sıradan işçilerden başkası değildir.’ demiştir.
Acaba Hurst bugünün yetişmiş ve deneyimli #iskele ustalarına ne derdi ? Cahil işçilerin; iskele çizimlerini ve şartnamelerini doğru olarak okuyup yorumlayabilmelerini ve bugün hep aşina olduğumuz kompleks ve planlanmış iskeleleri inşa edebilmelerini bekler miydi? Büyük ihtimalle hayır.
Yapı iskelesinin tarihini tartışmak için (eski zamanlardan bugüne kadarki inşaat metotlarının gelişimini içermek zorunda olacağından), bir kitabın bir bölümünden fazlasına ihtiyaç olacaktır, bunun yerine iskele tarihinin taslak bir özetinden bahsedelim. Nereden başlamalıyız?
İş veya inşaatın hemen hemen her yöntemi hakkında birçok yazılar yazıldı, kazılar yapıldı ve her şey iyi bir şekilde belgelendi ve bu zengin kaynaklar göz önünde bulundurularak kullanılan malzemeler, araç gereçler, uygulanan metotlar ve birçok bilgiye ulaşılabilir. Fakat tarihçiler bu dikkate değer işlemi ihmal ettiler ve antik taş anıtlar ya da piramitler dışında kalan konuları önemsiz olarak saydılar.
İlginçtir ki 1860’lara gelene kadar iskele işinin inşaatçılar tarafından yapılabileceği hiçbir uzman şirket yoktu. Birkaç şirket ilk uzman yapı iskelesi şirketi olma iddiasını ortaya attılar. Ama -Taker ve Booth- ve James Stephens ın her ikisinin de 1863 gibi yapı iskelesi uzmanlık sahasına girdiği kaydedilmiştir.
1880’de Edwin Palmer ahşap beşik üretimi için bir şirket kurdu ve 1890’larda o güne kadar askıda beklettiği geleneksel ahşap iskele işine girdi. 1870 – 1910 yılları arasının ahşap iskelelerin sakin günleri olduğu söylenebilir. Değişen yüzyılda demir ve çelik çağı kuruldu, boru şeklindeki iskele fikrinin ilk defa 1896’da öne sürülmesine rağmen 48 mm çapında boruya ulaşmak 14 yıllık bir deneyim süreci gerektirdi. Ve bu boruları birleştirmek için yeni bir ürün meydana çıkartıldı, 1911 de ilk defa iskele borularını birleştirmek için kelepçe patenti alındı. 1920 li yıllarda yapılan kulelerde, katedrallerde ve birçok işte kalıp altı destek direk yerine ve cephelerde çelik iskele sistemlerinin oranı oldukça iyi seviyeye ulaştı.
Yeni şirketler kuruluyordu, 1904’te ‘OSSA’ isimli bir şirket çelik iskele kullanıyordu. Big Ben, L.M.S. London şirketleri borulu iskeleyi tecrübe etti. İngiltere’de S.G.B. 1910 civarında kuruldu.
Ahşap iskelenin kullanımı hızla azalıyordu, 1927’de Amerika’da Lockwoods konut alanında ahşap iskelenin tutuşmasıyla çıkan feci yangın insanları şehirlerde çelik iskele kullanımına sevk etti. Amerika’da 1910’dan beri Patent Scaffold Company ve American Bravo Company tarafından çelik iskele üzerine birçok iş yapıldı. Öyle olmasına rağmen yine de1929’a kadar eyaletlerdeki gökdelenler dahil bir çok binada kullanılan iskele ahşaptı.
1927’de New York ta inşaatı devam etmekte olan Sherry Netherland otelinin dış cephesinde 38. kata kadar ahşap iskele kuruluydu ve çıkan yangında ahşap iskele tamamen yandı ve otel binası şiddetli zarar gördü. Bu olay ABD’deki şehirlerde ahşap iskelenin hemen hemen sonu oldu. O zamandan başlayarak gelişmelerin çoğu daha karmaşık donanım ve güçlendirilmiş vinçlere doğruydu.
1939–1945 savaşının patlak vermesiyle birçok büyük firma kuruldu ve işlerin büyük bir çoğunluğu demir boru türündeki materyallerle yapıldı. Bunu takip eden 30 yılda ahşaptan çeliğe dönüşüm devam etti ama inşaatlarda kullanılan iskele metodu ve standartlar hala ahşap kullanılan günlerdeki gibiydi.
Müteakip yıllarda bir dizi felaket ve yıkılma olayları meydana geldi. Yapılmakta olan işlere yönelik güvenin büyük bir kısmı sadece deneyim ve iyi gözlemden ibaretti.( Bilimsel araştırma ve testlerden söz etmek mümkün değildi ). Yapı iskelesindeki aksaklıklar, yüklenilen sorumluluklar çok daha karmaşık hale geldikçe daha da sıklaştı. Yapı iskelesi kavramının tamamı; geleneksel olarak yapıya erişim işinden mühendislik kavramına dönüştü. Fakat tasarım kolaylığı ya da planlama ortaya çıkmadı ve kayıtlı standart bir çalışma yoktu.